vendredi 24 juin 2011

IRAK KÜRTLERİ IRAK’TAN TOPRAK TALEP EDİYOR!

IRAK KÜRTLERİ IRAK’TAN TOPRAK TALEP EDİYOR!


ALİ KERKÜKLÜ ( Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)





Kürtlerin Hayal Ettikleri Ve Bölge Ülkelerinin Topraklarını da İçine Alan Sözde Kürt Devletinin (İkinci İsrail‘in) Haritası. İşin İlginç Yanı Bu Topraklar Her Gün Genişliyor


Kürt grupları, Kürt ırkını yücelten politikaları, Kürtlerin kendi etnik hedefleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri herkesle kavga etmeye hazır, fanatik ve ırkçı bir kuşağın ortaya çıkmasını teşvik eden, yanlış tarihi ve coğrafi bilgilere dayalı ders programları hazırladılar. Bu şartlar altında Peşmerge, Asayiş ve kürt istihbarat örgütleri (Parastin ve Zenyari) aynı anlayışla oluşturuldu.


Kürt grupları sözde toprakları başkaları tarafından işgal edilip bir mazlumiyet ve mağduriyet duygusu yaratmaya çalışıyorlar, başta petrol zengini Türkmen şehri Kerkük olmak üzere Kürt bölgesinin içinde olduğunu. Farklı bir görüş ortaya koyan tarihi ve akademik kaynaklara rağmen, onlar geniş Irak toprakları üzerinde sözde Kürt devletini (ikinci İsrail’i) inşa etmelerinin tarihi hakları olduğuna iddia etmeye başladılar.


Kürtler ta­rih­siz­ler, ya­pay geç­miş ya­rat­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. Kürt ta­rih­çi­le­ri ve ay­dın­la­rı bir da­la tu­tun­mak ve ye­ni bir ta­rih ya­rat­mak is­ti­yor­lar, ama ta­ri­hi da­ya­nak­la­rı yok ve id­di­ala­rı­nı da hiç­bir ta­ri­hi kay­nak doğ­ru­la­mı­yor. Ya­pa­bil­dik­le­ri tek şey, baş­ka mil­let­le­rin ta­ri­hi şah­si­yet­le­ri­ni ve kül­tü­rel var­lık­la­rı­nı ken­di­le­ri­ne mal et­me­ye ça­lış­mak. Yarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının Kürtler’in olduğunu söylerlerse kimse şaşmasın.


Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu pek çok grup tarafından fırsat bilinmiş, özellikle Kürt gruplar bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan kesimlerden biri olmuştur, otoritenin sarsılması (Merkezi Hükümetin zayıflığı) ve işgal, Kürtler tarafından tarihi bir şans olarak algılanmıştır. Bu bağlamda ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile 1991 yılında kazanılan özel statüyü korumuş ve işgalden sonrada federasyonu elde eden Kürtler, bölgelerini genişletmek için de yeni topraklara (Musul,Kerkük,Selahaddin ve Diyala İllerine) göz dikmiştir.


Irak devlet kurumlarının neredeyse tümünün parçalanmış ve Iraklıların psikolojik ve ekonomik olarak bitkin düşmüş olması, iyi organize ve silahlı Kürt partileri ve peşmergelerinin işgal güçlerinin gözetimi altında dört ilde (Musul,Kerkük,Selahaddin ve Diyala) ve buradaki devlet kurumlarına girip denetim alanlarını genişletmelerini kolaylaştırdı. Asgari eğitim seviyesine sahip olmayan Kürt Peşmerge ve partizanları şehirlerde, ilçelerde ve beldelerde üst mevkilere geldi. Sonuç olarak, ilçe ve beldelerin idari amiri ve belediye başkanı olarak atandılar. Böylece, devlet dairelerinin müdürlerinin çoğu etnik olarak Kürtlerden olup, bunlar devlet daire yönetimi ve belediye meclislerinin denetimini de ele geçirdi. Irak’ın Kuzeyinden onbinlerce Kürt, devlet dairelerine yerleştirilerek bazı bölgelerde devlet personelinin sayısı iki kat arttı. Atamalarda Kürt milliyetçiliği ve parti mensubiyeti esas alındı. Bu yollarla Kürt olmayan birçok kişi Kürt partilerinin gündemi doğrultusunda çalışmak zorunda bırakıldı. Ayrıca, Kürt partileri ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile kendi büyüklükleriyle orantısız olarak Irak devletinde çok sayıda önemli görevi ele geçirdiler. Irak Devletindeki toplam 165 üst düzey görevden 65’ine Kürtler sahip bulunuyorlar. Yeni kurulan Irak Hükümetinde Kürtler oldukça önemli olan bakanlılardan 3’ü vekaleten olmak üzere 7 tanesini aldılar, Cumhurbaşkanlığı makamında Celal Talabani başta olmak üzere Başbakan yardımcısı ve Ticaret Bakanı (vekaleten) Roj Nuri Şiveys, Dışişleri Bakanı ve Kadınlardan Sorumlu Devlet Bakanı (vekaleten) Hoşyar Zebari yer aldı.



Tüm şehir, ilçe ve beldelerde peşmergelerin desteğini arkasına alan yüzlerce Kürt parti merkezleri ve kürt istihbarat büroları açıldı. Kürt partiler diğer milliyetlerin mensuplarından çok sayıda işbirlikçi kazanmak için büyük meblağlar harcadı.



Seçimler sırasında oylarını almak için kendilerine sembolik meblağlar ödenerek Kürt olmayan insanların yoksulluğu sömürüldü. Dahası, önemli mevkilerde bulunan kişilerin birçoğuna Kürt partilerin gündemlerini desteklemeleri için büyük meblağlar ödendi. Peşmergeler hemen hemen tüm seçim bürolarına baskı yaparak Türkmenlerin oy kullanmaları engellendi ve her türlü manipülasyon ve seçim hilelerine başvurarak Kürt partileri çoğu bölgede seçimi kazandı, ve bu da onların bu bölgelerde yönetim ve karar mekanizmasının belli başlı tüm mevkileri üzerindeki denetimlerini arttırdı. Kürtler, bugün başkent Bağdat da bile parayla bir çok gazeteci, basın kuruluşu ve tv’yi elde etmişlerdir. Kürt partileri aleyhlerine yazan kalemleri şantaj, tutuklama, ölüm tehdidi ile susturmaktalar ve hatta öldürmekteler. Türkmen şehri Erbil’de bulunan Selahaddin Üniversitesi’nde İngilizce bölümünde okuyan ve İşmani gazetesinde çalışan 23 yaşındaki Zerdüşt Osman, “Barzani’nin kızıyla aşk yaşıyorum” başlıklı yazısında, Mesud Barzani’nin damadı olsam yoksulluktan yakayı kurtaracağım temasını espiriyle kaleme almıştı. Osman’ın işkence edildikten sonra kafasına iki kurşun sıkılarak öldürüldü.



Kürt asıllı Avusturya vatandaşı öğretim görevlisi Dr. Kemal Seyyid Kadir, yıllar sonra döndüğü memleketine, KDP istihbarat servisi Parastin'in tarafından kaçırıldı, daha sonra tutuklandı. Kadir Sırf Barzani ve ailesini eleştiren yazılar yazdı diye yıldırım hızıyla 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bazıları diktatör Saddam’ın Türkmenlere yaptıkları neden anlatılmıyor diye soruyor, evet zalim Saddam Türkmenlere baskı, zulüm, işkence, göçe zorlama, asimilasyon, etnik temizleme ve katliamlar yaptı. Bugün Türkmenlerin yaşadıkları dünden farkı ne? Saddam gitti yerine Saddamlar geldi!



Irak Hükümeti, 11 Mart 1970 yılında Kürtlere istedikleri özerkliği tanıdı.1970'li yıllardan bu yana özerkliğe sahip olan Kürtlerin siyasi beklentileri gelişerek, 2003’den sonra yerini federasyona bırakmıştır. Irak’ın işgalinde, işgalcilere öncülük ve savaş süresince ABD ve İngiltere ile işbirliği yapan Kürtler federasyonu da elde etmiştir. İşgalcilerin desteği ile Kürtler, şimdilik Irak'ın yeniden yapılandırılması sürecinde belirleyici güçlerden biri haline gelmiştir. Bölgesinde merkezden bağımsız olmuş, fiili egemenliklerini devam ettirmiş, kurulan hükümetlerde önemli konumlar kazanmış ve Irak'ın iç ve dış politikasında etkili olmuşlardır. Bu bağlamda Irak cumhurbaşkanlığı Kürtlere geçmiştir. Bugün Kürtler işgalcilerin sayesinde Irak’ı yönetiyorlar.


Nitekim PKK'nın Kürt bölgesel yönetiminin hakim olduğu bölgelerde konuşlanması, korunması, silah, para, istihbarat ve lojistik destek alması da günümüze kadar taşınmıştır. Bu arada Kürtler bölgelerini genişletme isteği yoğunluk kazanmıştır. 2003’ten sonra geçmişte hayal bile edemeyecekleri hakları elde eden Irak Kürtleri, Bugün Irak’tan toprak talep ediyorlar, Kürtlerin ana amacı Kerkük’e ithal edilen 700 bin Kürt nüfusu bahane ederek petrol zengini Türkmen şehri Kerkük’ü sınırları içine katmak ve hayal ettikleri Kürt devletini (İkinci İsrail’i) kurmaktır.


Dış güçlerin yardımıyla bir Sonraki hedef ise Türkiye, İran ve Suriye’den de toprak talebinde bulunmak. Kürtlerin senaryosu bu ülkelerde de sahneye konulmuştur; kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon ve son hedef ise Kürt devleti (ikinci İsrail’i) kurmaktır, bilinmelidir ki, bu bir komplo teorisi değildir. Irak’ta bu senaryo 50 sene önce sahneye konulmuştu, Irak’ın durumu ortada! Şimdi ise bu senaryo (kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon) Türkiye’de sahneye konuldu, yani cehennemin kapısı Türkiye’ye de açılıyor! akıllı anlar.


Bölge ülkeleri, olup bitenleri çok iyi takip etmeli ve birbirleri ile işbirliğine girmelidir. Irak’ta gelişecek ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge ülkelerini etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür?


Irak Krallığı 30 Mayıs 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan deklarasyonu kabul ettiğini bildirmiş ve 29 Haziran tarihinde Milletler Cemiyeti’ne Irak Krallığı’nın onayladığı deklarasyonu sunarak, Irak, 1932 yılında bir bütün ve sınırları belirlenmiş ‘tam bağımsız’ bir devlet olarak Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur. Yani Irak, Birleşmiş Milletler ve komşuları tarafından tanınan bir bütün ve sınırları belirlenmiş bir ülkedir, bütün dünyada bunu kabul etmiştir. O zaman Irak’ı parçalamak için tezgahlanan bu oyuna, Kürtlere neden dur diyen yok. Kürtler bu sınırsız ve bitmez istekleri Irak halkı arasında Kürtlere karşı kin ve nefret duygusu uyandırmaktadır. İşgalciler 2011’in sonuna kadar Irak’tan gidecek, Kürtleri kim koruyacak?


Kürtlerin hayal ettikleri Irak, Türkiye, İran, Suriye ve Ermenistan topraklarında sözde Kürt devletinin (ikinci İsrail’in) sınırları : İskenderun Körfezi’nin batısından başlayan sınır, Amanos’un doğu ucu ve Toros Dağı’nın otlakları boyunca kuzeydoğu yönünde, Kahramanmaraş ve Malatya’nın yanından geçerek Fırat Nehri’nin batı kıyısı boyunca kıvrılır. Kuzeye doğru ilerler ve Dersim(Tunceli) yaylalarını içine alarak Karasu’nun (Fırat Nehri’nin batısı) oluşturduğu halka boyunca doğuya döner. Buradan Karasu’nun yukarı kısımları boyunca, Erzurum’un içinden geçerek genişler. Bu noktada Kars ilinin bazı bölümlerini içine alarak kuzey-kuzeydoğu yönüne kayar, Türkiye sınırlarını geçerek Ermenistan’daki Alagöz Dağı boyunca ilerler. Nahçivan’ı içine alacak biçimde keskin bir dönüşle Erivan’ın güneyine yönelir, Koy’un doğusundan geçerek Salamas, Urmiye ve Uşnu’yu içine alacak biçimde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları boyunca ilerler. Urmiye Gölü’nün güneyinden küçük bir açıyla doğuya yönelir; Miyandup ve Bicar’ın etrafını dolanır. Uzun Kızıl Nehir’in yukarı kısmını keserek Kangavar’a değin gider. Buradan güneybatıya doğru büyük bir yay çizerek Kirmanşah’ı içine alır ve Luristan’ın kuzey sınırındaki Maniş Kuh’ta sonlanır.


Bu noktadan sonra, hilalin iç kenarını oluşturacak şekilde kuzeybatı yönünde ilerler, Hanakin’de İran-Irak sınırının yakınından geçerek Zohab ve Mahidaş ovalarını içine alır. Kızlarbat yakınlarında Diyala Nehri’ni geçerek kuzey-kuzeybatıya yönelir. Kifri ve Kerkük yakınlarından geçerek Altun Köprü’de Küçük Zap’ı keser. Buradan batıya dönerek Karakoç Dağı’nı ve Erbil Yaylası’nı içine alır. Eski Kelek’te Büyük Zap’ı geçerek Musul ve Duhok’a değin Maglup Dağı’nın güney ucunu takip eder ve simayl’e ulaşır. Ardından Dicle’yi kesip önce güneye sonra kuzeye yönelerek Habur yakınlarından geçer ve Sincar Dağı’nı içine alır. Daha sonra batıya yönelerek Yukarı Cezire’nin kuzeyinden geçer. Oradan Tur Abdin ve Karacadağ’ın güney yamacını izler, Türkiye-Suriye sınırı boyunca batıya doğru ilerleyerek Kamışlı, Mardin, Şanlıurfa ve Kilis yakınlarından geçer ve İskenderun Körfezi’nin batısında son bulur. Kürtler, Sözde Türkiye’nin doğusu (Kuzey Kürdistan), Irak’ın kuzeyi (Güney Kürdistan), İran’ın kuzey batısı (Doğu Kürdistan) ve Suriye’nin kuzeyine (Batı Kürdistan) diye gönderme yapıyorlar.


Kürtler, kendilerine ait olmayan toprakları ısrarla talep etmeleri ve bölgeyi sürekli kargaşa ve kaosa sürüklemeleri, bölge insanları ve devletlerinin sabrını taşırmaktadır. bilinmelidir ki başkalarının haklarına tecavüz eden Kürtler, Kürt toplumunun sonunu getirecektir.

ALİ KERKÜKLÜ

ITM

IRAQI TURKMEN MEDIA CENTRE

Aucun commentaire: