jeudi 11 novembre 2010

Uluslararası Türk kongresi için İngiltere’de ilk adım atıldı

Yurtdışındaki Türkler Londra’dan birleşiyor
Avrupa Ajansı (AVA)
Mahir Tan –


Londra“Yurtdışında Türkler 2010” adlı konferans Türkiye dışında yaşayan Türklerin birlik ve dayanışma ihtiyacını bir kez daha gözler önüne serdi. Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi, Irak Türkmen Cephesi, İngiltere Batı Trakya Türkleri Derneği ve Azeri Evi’nin ortaklaşa düzenledikleri Yurdışında Türkler 2010 konferansı, Uluslararası Türk Birliği yolunda önemli bir adım gerçekleştirdi. Aynı anda Türkiye’ye komşu ülkelerde yaşayan Türklerin varlık ve özgürlük mücadelelerinin birlikte gündeme getirilmesi bu sorunların çözümü için tek bir örgütlenme platformu talebini gündeme getirdi. Kongre, 31 Ekim Pazar günü Kensington’da yapıldı.

Irak Türkmen Cephesi Londra Temsilcisi Sündüs Abbas


Türkiye’nin Londra Başkonsolosu Ahmet Demirok, Büyükelçilik Müşteşarı Kerem Kıratlı, Büyükelçilik İkinci Sekreteri Yavuz Topateş, Irak Türkmen Cephesi Londra Temsilcisi Sündüs Abbas, Azeri Evi Başkanı Dr. Ali Tekin Atalar ve çok sayıda örgüt yöneticisinin katıldığı konferansta Irak Türkmenleri, Kıbrıs Türkleri, Batı Trakya Türkleri ve Azerbaycan sorunları uzmanların anlatımıyla dile getirildi.

Sanan Aliyev, “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Azerbeycan’ın üzüntüsü bizim üzüntümüz sevinci sevincimizdir’ sözünü hatırlattı.

“Bir Millet-iki devlet”

Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi eski Başkanı Akmen Sıtkı’nın yönettiği konferansta ilk konuşmayı Azerbeycanlı Sanan Aliyev yaptı. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbeycan’ın üzüntüsü bizim üzüntümüz sevinci sevincimizdir’ sözlerine atıf yaparak konuşmasına başlayan Aliyev, 1918 yılından başlayarak Azerbeycan halkının geçtiği aşamaları ve bugün bağımsız bir devlet olarak sorunlarını anlattı.


Birinci Dünya savaşı sonunda 23 ay süren bir bağımsız devlet yapısından sonra Sovyetler Birliği yönetimi altında kalan Azerbeycan’ın bu dönemde Kuzey ve Güney Azerbeycan olarak bölündüğünü belirten Aliyev, bugün 30 milyon Azeri’nin İran topraklarında etnik ve kültürel baskı altında yaşadıklarını vurguladı.

Dağlık Karabağ meselesi
Azerbeycan’ın Hazar petrolleri ve Kafkasya’daki kilit pozisyonu nedeniyle bir yanda zengin ve güçlü bir ülke olduğunu ancak bu nedenle birçok tehditler altında bulunan ve ciddi güvenlik sorunları olan bir ülke olduğunu belirten Aliyev, bu sorunların en önemlisinin Ermenistan ile yaşanan Dağlık Karabağ meselesi olduğunu kaydetti. Yakın bir tarihte 20 bin Azerinin öldüğü yada yaralandığı ve 1 milyon Azerinin topraklarından sürüldüğü Ermenistan saldırısının bunun en önemli örneğini oluşturduğunu belirten Sanan Aliyev, Bağımsız Azerbeycan’ın kurucusu Haydar Aliyev’in “Biz bir millet-iki devletiz” sözlerini hatırlatarak Türkiye-Azerbeycan dostluğunun Kafkasya’da Türk varlığı için önemini vurguladı.

Türkiye “Gazze kadar bizede sahip çıksın”Konferansın ikinci konuşmacısı Prof. Suphi Saatçı, Irak Türkmen varlığını ve ABD işgalinden sonra yaşanan problemleri anlatarak, “Bölgedeki en güçlü devlet olan Türkiye’nin Irak Türkleri’ne daha aktif ve güçlü bir destek vermesini” istedi.

Irak’ta 1000 yıllık bir geçmişe sahip olan Türkmenler’in 1918 yılında Musul ve Kerkük işgali sonrasında yönetim etkinliğini kaybettiklerini, 2003 yılındaki ABD işgalinin ise nüfüs kaydırılması ve taraflı politikalar sounucunda daha olumsuz sonuçlar doğurduğunu belirten Prof. Saatçı, Irak, Kırım, Batı Trakya ve Kıbrıs Türklerinin aslında tek bir baskı ve sürgün politikası sonucu topraklarını kaybettiklerini belirterek Türkiye’nin en güçlü Türk devleti olarak bölgedeki Türklerin son şansı olduğunu vurguladı.

Osmanlı döneminde Kuzey Irak Türkmen bölgesiydi


Osmanlı Devleti döneminde yalnızca Türkmen bölgesi olan Kuzey Irak’ın değil tüm Irak topraklarının Osmanlı devleti tarafından ayırım gözetmeden geliştirildiğini, Haydarpaşa- Bağdat demiryolu inşa edildiğini ve Mithat Paşa’nın Bağdat Valiliği sırasında Irak’a ilk matbaanın getirildiğini belirten Suphi Saatçı, “16 YY’da Türkmen şairi Fuzuli, Bağdat’ta yaşıyor ve eserlerini bölgedeki hakim dil olan Türkçe ile yazıyordu” dedi.

Kuzey Irak’ta Türk varlığını savunmanın önemine işaret eden Saatçı, Kerkük’te referandum öncesi yapılacak olan nüfus sayımının gerçek belgelere dayanmaması halinde, Irak anayasasına göre yapılacak referandumunda Türkmenler aleyhine sonuçlanacağını söyleyen Saatçı, bu aşamada Türkiye’nin mutlaka siyasi ağırlığını koyması gerektiğini vurguladı.

“Türk’üm” demenin yasak olduğu yer


Batı Trakya Türklerinin Avrupa Birliği üyesi Yunanistan yönetimi altında sürdürdükleri varolma mücadelesi ise Araştırmacı Gözde Kılıç Yaşın tarafından anlatıldı. Gözde Kılıç Yaşın, Batı basınında Türk-Yunan ilişkileri sırasında sürekli olarak İstanbul’daki Ruhban Okulu ve Ekümeniklik sorununun gündeme getirildiğini ancak ondan çok daha önemli bir sorun olan Batı Trakya Türkleri üzerindeki milli baskının söz konusu edilmediğini söyleyen Yaşın, “Türklerin milli kimliklerini açıklayamadıkları Batı Trakya’da toprakları çeşitli yöntemlerle Yunanlılara peşkeş çekilmekte, vakıf mülkleri Türklerin elinden alınmakta ve Türk nüfusu giderek azalmaktadır” dedi.

Gözde Kılıç Yaşın


Batı Trakya Türklerinin sorunlarının bazı açılardan Kıbrıs Türklüğünün sorunları ile benzeştiğini vurgulayan Gözde Kılıç Yaşın, nüfusu 150 bin olarak gösterilen Türklerin, vatandaşlıktan çıkarılan 60 bin Türk ile birlikte 250 bin kişilik bir azınlık olduklarını ancak Yunanistan’ın Türk azınlığı “müslüman Helenler” olarak takdim etmeye çalıştığını söyledi. Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan Gözde Kılıç Yaşın bir soru üzerine “Avrupa’da bu yıl Kosova’nin bağımsızlığını ilan etmesi ve birçok AB ülkesinin Kosova yı tanımasından sonra KKTC nin bağımsızlığını engelleyecek hiçbir uluslararası kural kalmadığını belirterek “yapılması gerek tek şey Türk bayraklarını alarak sokağa fırlamaktır” dedi.

Selahi Sonyel;”çökmekte olan AB, Rum-Yunan oyununu seyrediyor”

İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türk araştırmacı-yazar Prof. Selahi Sonyel konferansın son konuşmacısı olarak Kıbrıs sorununda Makarios döneminden beri oynanan Enosis ve Türklerin adadaki varlığına son verme politikasının özünde değişmediğini, “Rum-Yunan lobisinin bu kez aynı oyunu AB kartı kullanarak oynadıklarını” kaydetti. Prof Sonyel, KKTC’ye karşı uygulanan Ambargo kararının herhangi bir Birleşmiş Milletler kararına dayanmadığını bu uygulamanın görüşmelerde Güney Kıbrıs Rum Yönetimine avantaj sağlamak için Avrupa Birliği yöneticileri tarafından kararlaştırıldığını belirtti. AB’nin kendi iç yapısı ve ekonomik krizler yüzünden çökmekte olan bir güç olduğunu belirten Selahi Sonyel, “Türkiye ve KKTC’nin yüzünü AB’den çevirip Dünya’nın gelişen güçlerine dönmeleri gerektiğini ve bunun yavaş yavaş kendiliğinden gerçekleşmeye başladığını” ifade etti.

Aucun commentaire: